Erol YARAŞ
Köşe Yazarı
Erol YARAŞ
 

Çıray ilk defa taraf oldu, Dervişoğlu gücünü kaybetti

İYİ Parti İzmir'de yaşanan kongrede yaşanan güç dengesi nasıl sonuçlandı, seçimlerin asıl kaybedeni ve kazananı kim? 14 Mayıs olarak açıklanan seçim tarihi siyaset kanadında nasıl karşılandı, zincir marketlerin fiyat sabitlemesi vatandaşa yansıdı mı? İşte Erol Yaraş'ın değerlendirmeleri... İYİ Parti İzmir Kongresini ve kongreye kadar olan süreci nasıl değerlendirirsiniz? Ben Haber olarak 1 ay önce “İYİ Parti yol ayrımında” diye bir tespitte bulunduk. Kendimizi övmek gibi olmasın derler ama Türkiye'de ilk bu tespiti yapan ve bu şekilde gidilecek bir seçimin Türkiye'de farklı algılanabileceğini söyleyen bizdik. Geçen süreçte de görüldü ki, hakikaten İYİ Parti'nin merkez sağda mı, MHP çizgisinde mi devam edeceği konusunda bir ayrımın Türkiye'ye İzmir'den mesaj vereceğini söylemiştik. Meral Akşener, Ankara'daki seçim sıkıntılıydı ve katılmadı. Akşener, İzmir'deki seçime de katılmayarak Şanlıurfa il kongresine katıldı. Meral Hanım açık açık tavrını ortaya koymasa da belli bir şekilde merkez sağda bir parti arzuladığı biliniyor. Zaten bunu Koray Aydın operasyonuyla da görmüştük. ÇIRAY İLK DEFA TARAF OLDU Merkez sağın temcilsi Aytun Çıray ile MHP çizgisinden Dervişoğlu'nun İzmir'deki mücadelesi merakla bekleniyordu. Özellikle Aytun Çıray'ın siyasi geçmişine baktığımız zaman örgütlere, ilçelere karışan milletvekili yapısında değildir. Aytun Çıray ilk defa il başkanlığı konusunda taraf oldu ve Sinan Bezircilioğlu'ndan yana ağırlığını koydu. İlk defa ilçe ilçe dolaşarak, delegelerle konuşarak Bezircilioğlu'nun olması gerektiğini anlatmaya çalıştı.  AĞIRLIĞINI KAYBETMEMEK İÇİN KAVGA VERDİ Müsavat Dervişoğlu da kendi çizgisini kabul ettirdi ve bugüne kadar da İzmir'deki siyasi ağırlık Dervişoğlu'ndan yanaydı. Bu ağırlığını da kaybetmemek adına çok büyük bir kavga verdiğini, rekabet ortamında olduğunu hatta seçimlere iki üç gün kala söylediği söylemlerde de bu konuda ne kadar hassas olduğunu, adeta kavga ortamı yaratacak şekilde verdiği demeçlerde gördük. DERVİŞOĞLU ESKİSİ KADAR GÜÇLÜ DEĞİL Kongrede tezahürat açısından ağırlık Ülkü Doğan'da gözüküyordu. İlk görüş sanki Ülkü Hanım'ın seçimleri çok kolay kazanacağı doğrultusundaydı. Ancak siyasette şunu unutmamak lazım; karar mekanizması olan 657 delegeydi. Ülkü hanım da kazanabilirdi, Sinan Bezircilioğlu da, ikisi de eşit durumdaydı. Bana göre dengeleri değiştiren, 14 oy farkla bu işin olmasının sebebi Müsavat Dervişoğlu'nun yaptığı konuşma. Eğer Müsavat Dervişoğlu, Sinan Bezircilioğlu'na karşı ayrımcı ve bölücü bir konuşma yapmasaydı, belki de Ülkü Doğan seçimi kazanabilirdi. Çünkü inanıyorum ki Dervişoğlu'nun o sözlerinden dolayı 4-5 kişi rahatsız oldu ve son anda Bezircilioğlu'na oy verdiler.  DERVİŞOĞLU ADINA KAYIP Bana göre Ülkü Doğan, sahada değil salonda kaybetti. Dervişoğlu, ayrımcı, ilçeleri ve kişiyi hedef alan konuşma yapmasaydı tahmin ediyorum 2-3 oyla Ülkü Doğan seçimi alabilirdi. İzmir'de Müsavat Dervişoğlu adına çok büyük bir kayıp oldu. Çünkü artık Dervişoğlu İzmir'de elbette partisinde söz sahibi olacak ama il yönetiminde, belediye başkanları seçiminde, milletvekilliği seçiminde eskisi kadar genel merkezdeki masada güçlü olmayacak. Bu onun güç kaybına sebep oldu. Müsavat Dervişoğlu'nun neticeler belli olduğunda kazananı tebrik etmeden sinirli bir şekilde salonu terketmesi, bu neticeyi ne kadar kabullenemediğini de gösteriyor. İnanıyorum ki, bundan sonra İYİ Parti, İzmir'de daha barışçıl ortamda yoluna devam edecek. Dervişoğlu, Bezircilioğlu ile birlikte fotoğraf vererek, birlik beraberlik havasının bu şehirde devam ettiği mesajını topluma verecek. Daha merkez sağda, hatta merkeze daha da yakın bir İYİ Parti göreceğiz. Çünkü Bezircilioğlu, merkezde bir parti hayal ettiklerini söylemişti. KILIÇDAROĞLU'NUN ADAYLIĞINI İSTEMİYORLAR 6'lı masa adayını 13 Şubat'ta açıklayacak. İbre Kemal Kılıçdaroğlu'nu gösteriyor gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Şöyle bir şey dikkatimi çekti. Hafta sonu Kemal Bey sosyal medyada aile fotoğrafı paylaştı. Fotoğrafın altına gelen yorumları üşenmeden tek tek okudum. Yorumların yüzde 60-70'inde “Çok iyisiniz, Allah uzun versin, ailenizle mutlu yaşayın başkanım, AMA NE OLUR ADAY OLMAYIN!” yazıyordu. Şimdi o yorumlar aslında çok şey ifade ediyor. Bugünlerde siyasetçilerin tartışması gereken konu şu; sosyal medyada yayınlanan samimi fotoğrafın altındaki samimi yorumların oturulup konuşulması gerekiyor. Orada CHP sempatizanı fotoğrafı beğeniyor, ancak aday olmasını istemiyor. Bu çok önemli bir gösterge, bu herhangi yapılan bir anket değil. Gayet tabii troller de olabilir, ancak saf duygularını ifade eden birçok CHP veya Kılıçdaroğlu sempatizanı da olabilir.  Meral Hanım'ın en baştan beri söylediği cümle, önümüzdeki 15-20 gün çok tartışılacak bir söylem olacak. Neydi o cümle; “Yüzde 100 kazanacak bir adayla gitmemiz lazım”  SEÇİMLERDE KİLİT PARTİ; HDP Bunun yanısıra olaylara, HDP kanadından baktığımız zaman, “Biz aday çıkarabiliriz de çıkarmayabiliriz de. Altılı masanın çıkaracağı adaya göre kararımız değişebilir.” diyor. Artık herkes biliyor ki, seçimlerde kilit parti HDP. HDP'nin yüzde 10'un üzerinde bir oyu var. Bu iki kere ikinin dört ettiği kadar kesin. Bir anlamda Ahmet Davutoğlu'nun, Ali Babacan'ın, Gültekin Uysal'ın yüzde 1'lik oylarının aslında hiçbir esamesi yok. Çünkü sonunda CHP ve İYİ Parti'nin oyları yaklaşık yüzde 40'ı buluyor. AK Parti ve MHP'nin oyları yüzde 38-40'ı yakalıyor. Burada önemli olan HDP'nin ağırlığını nereye koyacağı. Millet İttifakı, HDP'nin 'Evet' diyebileceği bir adayla girebilirse seçimler ilk turda da bitebilir, ikinci tura kalmayabilir. Onun için çok denklemli, iyi hesaplanması gereken bir seçime doğru gidiyoruz. Rahmetli Demirel'in söylediği gibi, “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir.” Bugün herkesin Kılıçdaroğlu olmalı dediği bir ortamda, aniden masadan hiç ummadığımız bir adayın ismi de çıkabilir. AKŞENER, SONUNA KADAR “İMAMOĞLU” DİYECEK Akşener'in gönlünde İmamoğlu'nun yattığı bilinen bir gerçek. Bu ortamda Ekrem İmamoğlu'nun Anadolu Turu'na çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz? Yapılan anketlerde İmamoğlu'nun hapis cezası, soruşturmaları yüzde 25'e yakın vatandaşın bu konuda bilgisi olmadığını gösterdi. Bu da her 4 kişiden 1'inin İstanbul'da yaşanan olaylardan haberi yok. Bir, bunun için Anadolu'yu dolaşıyor, iki partisine ve altılı masaya şu mesajı veriyor; “Ben her an her şeye hazırım. Beni aday gösterseniz de göstermeseniz de varım. Toplumda böyle güçlü bir algıya sahip siyasetçiyim.” İmamoğlu, hem altılı masaya hem kendi partisine hem de Türkiye'ye güç mesajı veriyor. Şimdi elbette Meral Akşener'in gönlünde Ekrem İmamoğlu'nun yattığını biliyoruz. Son ana kadar da Meral Hanım, İmamoğlu'ndan vazgeçmeyecek ve dayatacak. HANGİ FİYATLAR SABİTLENDİ, ARAŞTIRILSIN! Bazı sektör temsilcileri , fiyat sabitleme kararı aldıklarını açıkladı. Sizce bunu vatandaş kendi ekonomisinde hissediyor mu? Gazeteci olarak çarşı pazarın içinde olan bir kişiyim. Özellikle şunu görüyorum, sebze ve meyve türlerinde fiyat sabitleme ya da düşüş olduğunu görmüyorum. Süt ve süt ürünlerinde sabitleme bir yana dursun, kuruş kuruş da olsa artışlar yapılıyor. Son günlerde tekstilciler isyan etmeye başladı. “Bu şartlarda fiyat sabitlememiz mümkün değil” diyorlar. Seçimlere kadar herhangi bir fiyat sabitleme politikasıyla devam edileceğine inanmıyorum. En bariz göstergelerinden bir tanesi Ankara'da simit 7 lira oldu. 25 kuruşa aldığımız simit 7 lira şu anda. İstediğiniz kadar açıklama yapın, bir de pazar denen sokak gerçeği vardır. Fiyat sabitlemek illa ki dört tane marketin fiyatları sabitlemesi demek değil ki. Hangi fiyat sabitlendi, araştırılsın! Bu mümkün değil, çünkü arz ve talebi dengeleyemediğiniz sürece fiyatlar yükselecektir.  SEÇİMDEN SONRA BEDELİ AĞIR OLACAK Rakamlar durduk yere yükselmiyor ki, ekonominin temel dengeleri yerine oturmadığı için fiyatlar yükseliyor. Siz istediğiniz kadar asgari ücrete zam yapın, önemli olan fiyat dengesini sağlayıp, alım gücünü yükseltmediğiniz sürece refah sağlamaz. Sonuçta bir malın maliyeti pahalıya maloluyorsa bunu ucuza satmanız mümkün değil. Devletin elinde olan Tarım Kredi Kooperatifleri bile ucuza satamıyor. Fiyat sabitleme insanlara propaganda anlamında duyurulabilir, ancak vatandaş markete gittiğinde bunun olmadığını görünce bu lafı söyleyenler kaybeder. Bu seçim ekonomisi olabilir, piyasaya paralar aktarılabilir ancak bunlar geçicidir. Seçimden sonra bunun bedelini çok daha ağır şekilde öderiz. 
Ekleme Tarihi: 30 Ocak 2023 - Pazartesi
Erol YARAŞ

Çıray ilk defa taraf oldu, Dervişoğlu gücünü kaybetti

İYİ Parti İzmir'de yaşanan kongrede yaşanan güç dengesi nasıl sonuçlandı, seçimlerin asıl kaybedeni ve kazananı kim? 14 Mayıs olarak açıklanan seçim tarihi siyaset kanadında nasıl karşılandı, zincir marketlerin fiyat sabitlemesi vatandaşa yansıdı mı?

İşte Erol Yaraş'ın değerlendirmeleri...

İYİ Parti İzmir Kongresini ve kongreye kadar olan süreci nasıl değerlendirirsiniz?
Ben Haber olarak 1 ay önce “İYİ Parti yol ayrımında” diye bir tespitte bulunduk. Kendimizi övmek gibi olmasın derler ama Türkiye'de ilk bu tespiti yapan ve bu şekilde gidilecek bir seçimin Türkiye'de farklı algılanabileceğini söyleyen bizdik. Geçen süreçte de görüldü ki, hakikaten İYİ Parti'nin merkez sağda mı, MHP çizgisinde mi devam edeceği konusunda bir ayrımın Türkiye'ye İzmir'den mesaj vereceğini söylemiştik. Meral Akşener, Ankara'daki seçim sıkıntılıydı ve katılmadı. Akşener, İzmir'deki seçime de katılmayarak Şanlıurfa il kongresine katıldı. Meral Hanım açık açık tavrını ortaya koymasa da belli bir şekilde merkez sağda bir parti arzuladığı biliniyor. Zaten bunu Koray Aydın operasyonuyla da görmüştük.

ÇIRAY İLK DEFA TARAF OLDU
Merkez sağın temcilsi Aytun Çıray ile MHP çizgisinden Dervişoğlu'nun İzmir'deki mücadelesi merakla bekleniyordu. Özellikle Aytun Çıray'ın siyasi geçmişine baktığımız zaman örgütlere, ilçelere karışan milletvekili yapısında değildir. Aytun Çıray ilk defa il başkanlığı konusunda taraf oldu ve Sinan Bezircilioğlu'ndan yana ağırlığını koydu. İlk defa ilçe ilçe dolaşarak, delegelerle konuşarak Bezircilioğlu'nun olması gerektiğini anlatmaya çalıştı. 

AĞIRLIĞINI KAYBETMEMEK İÇİN KAVGA VERDİ
Müsavat Dervişoğlu da kendi çizgisini kabul ettirdi ve bugüne kadar da İzmir'deki siyasi ağırlık Dervişoğlu'ndan yanaydı. Bu ağırlığını da kaybetmemek adına çok büyük bir kavga verdiğini, rekabet ortamında olduğunu hatta seçimlere iki üç gün kala söylediği söylemlerde de bu konuda ne kadar hassas olduğunu, adeta kavga ortamı yaratacak şekilde verdiği demeçlerde gördük.

DERVİŞOĞLU ESKİSİ KADAR GÜÇLÜ DEĞİL
Kongrede tezahürat açısından ağırlık Ülkü Doğan'da gözüküyordu. İlk görüş sanki Ülkü Hanım'ın seçimleri çok kolay kazanacağı doğrultusundaydı. Ancak siyasette şunu unutmamak lazım; karar mekanizması olan 657 delegeydi. Ülkü hanım da kazanabilirdi, Sinan Bezircilioğlu da, ikisi de eşit durumdaydı. Bana göre dengeleri değiştiren, 14 oy farkla bu işin olmasının sebebi Müsavat Dervişoğlu'nun yaptığı konuşma. Eğer Müsavat Dervişoğlu, Sinan Bezircilioğlu'na karşı ayrımcı ve bölücü bir konuşma yapmasaydı, belki de Ülkü Doğan seçimi kazanabilirdi. Çünkü inanıyorum ki Dervişoğlu'nun o sözlerinden dolayı 4-5 kişi rahatsız oldu ve son anda Bezircilioğlu'na oy verdiler. 

DERVİŞOĞLU ADINA KAYIP
Bana göre Ülkü Doğan, sahada değil salonda kaybetti. Dervişoğlu, ayrımcı, ilçeleri ve kişiyi hedef alan konuşma yapmasaydı tahmin ediyorum 2-3 oyla Ülkü Doğan seçimi alabilirdi. İzmir'de Müsavat Dervişoğlu adına çok büyük bir kayıp oldu. Çünkü artık Dervişoğlu İzmir'de elbette partisinde söz sahibi olacak ama il yönetiminde, belediye başkanları seçiminde, milletvekilliği seçiminde eskisi kadar genel merkezdeki masada güçlü olmayacak. Bu onun güç kaybına sebep oldu. Müsavat Dervişoğlu'nun neticeler belli olduğunda kazananı tebrik etmeden sinirli bir şekilde salonu terketmesi, bu neticeyi ne kadar kabullenemediğini de gösteriyor. İnanıyorum ki, bundan sonra İYİ Parti, İzmir'de daha barışçıl ortamda yoluna devam edecek. Dervişoğlu, Bezircilioğlu ile birlikte fotoğraf vererek, birlik beraberlik havasının bu şehirde devam ettiği mesajını topluma verecek. Daha merkez sağda, hatta merkeze daha da yakın bir İYİ Parti göreceğiz. Çünkü Bezircilioğlu, merkezde bir parti hayal ettiklerini söylemişti.

KILIÇDAROĞLU'NUN ADAYLIĞINI İSTEMİYORLAR

6'lı masa adayını 13 Şubat'ta açıklayacak. İbre Kemal Kılıçdaroğlu'nu gösteriyor gibi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Şöyle bir şey dikkatimi çekti. Hafta sonu Kemal Bey sosyal medyada aile fotoğrafı paylaştı. Fotoğrafın altına gelen yorumları üşenmeden tek tek okudum. Yorumların yüzde 60-70'inde “Çok iyisiniz, Allah uzun versin, ailenizle mutlu yaşayın başkanım, AMA NE OLUR ADAY OLMAYIN!” yazıyordu. Şimdi o yorumlar aslında çok şey ifade ediyor. Bugünlerde siyasetçilerin tartışması gereken konu şu; sosyal medyada yayınlanan samimi fotoğrafın altındaki samimi yorumların oturulup konuşulması gerekiyor. Orada CHP sempatizanı fotoğrafı beğeniyor, ancak aday olmasını istemiyor. Bu çok önemli bir gösterge, bu herhangi yapılan bir anket değil. Gayet tabii troller de olabilir, ancak saf duygularını ifade eden birçok CHP veya Kılıçdaroğlu sempatizanı da olabilir. 

Meral Hanım'ın en baştan beri söylediği cümle, önümüzdeki 15-20 gün çok tartışılacak bir söylem olacak. Neydi o cümle; “Yüzde 100 kazanacak bir adayla gitmemiz lazım” 

SEÇİMLERDE KİLİT PARTİ; HDP
Bunun yanısıra olaylara, HDP kanadından baktığımız zaman, “Biz aday çıkarabiliriz de çıkarmayabiliriz de. Altılı masanın çıkaracağı adaya göre kararımız değişebilir.” diyor. Artık herkes biliyor ki, seçimlerde kilit parti HDP. HDP'nin yüzde 10'un üzerinde bir oyu var. Bu iki kere ikinin dört ettiği kadar kesin. Bir anlamda Ahmet Davutoğlu'nun, Ali Babacan'ın, Gültekin Uysal'ın yüzde 1'lik oylarının aslında hiçbir esamesi yok. Çünkü sonunda CHP ve İYİ Parti'nin oyları yaklaşık yüzde 40'ı buluyor. AK Parti ve MHP'nin oyları yüzde 38-40'ı yakalıyor. Burada önemli olan HDP'nin ağırlığını nereye koyacağı. Millet İttifakı, HDP'nin 'Evet' diyebileceği bir adayla girebilirse seçimler ilk turda da bitebilir, ikinci tura kalmayabilir. Onun için çok denklemli, iyi hesaplanması gereken bir seçime doğru gidiyoruz. Rahmetli Demirel'in söylediği gibi, “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir.” Bugün herkesin Kılıçdaroğlu olmalı dediği bir ortamda, aniden masadan hiç ummadığımız bir adayın ismi de çıkabilir.

AKŞENER, SONUNA KADAR “İMAMOĞLU” DİYECEK

Akşener'in gönlünde İmamoğlu'nun yattığı bilinen bir gerçek. Bu ortamda Ekrem İmamoğlu'nun Anadolu Turu'na çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Yapılan anketlerde İmamoğlu'nun hapis cezası, soruşturmaları yüzde 25'e yakın vatandaşın bu konuda bilgisi olmadığını gösterdi. Bu da her 4 kişiden 1'inin İstanbul'da yaşanan olaylardan haberi yok. Bir, bunun için Anadolu'yu dolaşıyor, iki partisine ve altılı masaya şu mesajı veriyor; “Ben her an her şeye hazırım. Beni aday gösterseniz de göstermeseniz de varım. Toplumda böyle güçlü bir algıya sahip siyasetçiyim.” İmamoğlu, hem altılı masaya hem kendi partisine hem de Türkiye'ye güç mesajı veriyor. Şimdi elbette Meral Akşener'in gönlünde Ekrem İmamoğlu'nun yattığını biliyoruz. Son ana kadar da Meral Hanım, İmamoğlu'ndan vazgeçmeyecek ve dayatacak.

HANGİ FİYATLAR SABİTLENDİ, ARAŞTIRILSIN!
Bazı sektör temsilcileri , fiyat sabitleme kararı aldıklarını açıkladı. Sizce bunu vatandaş kendi ekonomisinde hissediyor mu?

Gazeteci olarak çarşı pazarın içinde olan bir kişiyim. Özellikle şunu görüyorum, sebze ve meyve türlerinde fiyat sabitleme ya da düşüş olduğunu görmüyorum. Süt ve süt ürünlerinde sabitleme bir yana dursun, kuruş kuruş da olsa artışlar yapılıyor. Son günlerde tekstilciler isyan etmeye başladı. “Bu şartlarda fiyat sabitlememiz mümkün değil” diyorlar. Seçimlere kadar herhangi bir fiyat sabitleme politikasıyla devam edileceğine inanmıyorum. En bariz göstergelerinden bir tanesi Ankara'da simit 7 lira oldu. 25 kuruşa aldığımız simit 7 lira şu anda. İstediğiniz kadar açıklama yapın, bir de pazar denen sokak gerçeği vardır. Fiyat sabitlemek illa ki dört tane marketin fiyatları sabitlemesi demek değil ki. Hangi fiyat sabitlendi, araştırılsın! Bu mümkün değil, çünkü arz ve talebi dengeleyemediğiniz sürece fiyatlar yükselecektir. 

SEÇİMDEN SONRA BEDELİ AĞIR OLACAK
Rakamlar durduk yere yükselmiyor ki, ekonominin temel dengeleri yerine oturmadığı için fiyatlar yükseliyor. Siz istediğiniz kadar asgari ücrete zam yapın, önemli olan fiyat dengesini sağlayıp, alım gücünü yükseltmediğiniz sürece refah sağlamaz. Sonuçta bir malın maliyeti pahalıya maloluyorsa bunu ucuza satmanız mümkün değil. Devletin elinde olan Tarım Kredi Kooperatifleri bile ucuza satamıyor. Fiyat sabitleme insanlara propaganda anlamında duyurulabilir, ancak vatandaş markete gittiğinde bunun olmadığını görünce bu lafı söyleyenler kaybeder. Bu seçim ekonomisi olabilir, piyasaya paralar aktarılabilir ancak bunlar geçicidir. Seçimden sonra bunun bedelini çok daha ağır şekilde öderiz. 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.