ÇİĞDEM ÖZEN / BEN HABER - Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Gazeteci Bahar Feyzan’ın “seçmenin iradesini etkilemeyeceksek neden seçim yapıyoruz” açıklamasını değerlendirdi. Prof. Dr. Tosun, “Seçimde partilerden kimin birinci olacağını ve iktidara geleceğini statik seçmen belirlemiyor. Dolayısıyla statik seçmen değil, kararsız seçmen, bir seçimden diğer seçime parti tercihini değiştirebilen seçmen değiştiriyor. Demokrasiden bahsediyorsak seçim olmazsa olmaz. Seçimde, tercihini değiştirmeyen ya da çok uzun süre tercihinde sabit kalan seçmeni etkilemek için kampanyalar yürütülüyor. Partiler, zaten kemik bir seçmenin oyunu almak için yarışmıyor.” ifadelerini kullandı.
“STATİK SEÇMEN GÖRÜŞÜNDE KARARLIDIR, O YOLDA YÜRÜR”
“Statik seçmen” tanımının ne anlama geldiğini de özetleyen Prof. Dr. Tosun, “Literatürde uzun süre parti değiştirmeyen, bir seçimden diğer seçime farklı taleplere yönelmeyen, aynı zamanda seçim kampanyalarından çok fazla etkilenmeyen, kimlik, ideolojik, parti bağları, sosyokültürel bir takım nedenlerle oy kullanan, bir anlamda kilitlenmiş seçmen olarak kabul ediliyor. Ne o tarafa ne diğer tarafa değil, hangi taraftan gidiyorsa, o görüşte yürümeye devam eden seçmendir. Partiler bir seçimden diğer seçime, bir partiden diğer partiye yönelen seçmeni, seçim kazanmak için öncelikli hedefleri olarak görüyorlar. Tabii ki bu statik seçmen değil… Statik seçmene kalsa tablo hep aynı şekilde devam eder. Ama araştırmalara bakıldığında, parti oylarında birkaç puanlık değişim gözleniyor. İşte bu statik olmayan seçmenin tercihlerinden kaynaklanıyor.” Şeklinde belirtti.

NEGATİF ETİKETLER YERİNE, SEÇMENİN NEDENLERİNE ODAKLANMAK GEREKLİ
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Gazeteci Feyzan’ın “İzmir’de su da akmasa, yol da geçmese, toz içinde de kalsa CHP de CHP… Ne olursa olsun CHP’yi seçiyorlar” sözleri üzerinden İzmir’in hep olumsuz taraflarını yansıtan açıklamasını da değerlendirdi.
Prof. Dr. Tosun, “Negatif etiketler üzerinden, buna bir nedensellik bulmak yerine, kimlik-aidiyet ilişkisine odaklanmak gerekiyor. Seçmenin bir siyasi partiyle güçlü ilişki kurmasının çok önemli bir nedeni; kimlik ve aidiyet bağlarıdır. Bu etnik kimlik olabilirler, mezhepsel, dini, sınıfsal, aile geleneği veya cemaat aidiyeti olabilir. Birey, çocukluktan gelen bir politik toplumsallaşma süreci yaşıyor ve sonra oy kullanmaya başlıyor. Yapılan araştırmalara göre, aynı partiye oy veren bir ailenin üyelerinde çocuklar, ağırlıklı olarak ailelerinin kullandığı partiye oy veriyor. Burada ailevi alışkanlık önemli durumda... Ayrıca, parti liderine bağlı oluyorlar, tarihsel olaylar, sosyoekonomik faktörler devreye giriyor. Dolayısıyla tercihler kolay kolay değişmiyor.” dedi.

OLUMSUZLUKLAR SEÇMENİN TERCİHİNİ NEDEN DEĞİŞTİRMİYOR?
Siyasal kutuplaşmanın yüksek olduğu konjonktürlerde statik seçmen sayısının az olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tosun, “Toplumda çok keskin bir şekilde ‘Onlar bizler’ diye ayrışma, söylem düzeyinde bir kopuklaşma, tehdit algısı vardır. Özellikle siyasal kutuplaşma, politik ve psikolojik olarak bireyin kendi içine kapanmasına yol açıyor. Çünkü seçmen belirsizlikten çok fazla etkilenmez. Belirsizlikten etkilenmediği için statik kalmayı, en azından kendisi açısından güven verici görür. Suyun akmaması, yolların bozuk olması eğer parti tercihini değiştirmiyorsa, bu tür sosyokültürel dinamikler son derece önemlidir. Seçmenin yeni partilere ya da iktidar olmaya layık göreceği partilere güven duyması çok önemli. Eğer bu güven artarsa kilitlenmiş seçmen yavaş yavaş statik halden kurtulup parti değiştirmeye yatkın olabilir “ şeklinde belirtti.




