Zuhal KOÇKAR
Köşe Yazarı
Zuhal KOÇKAR
-
 

Toplum tahammül gücünü yitirdi

Toplum; değişik grupları, fikirleri ve kültür öğelerinin içinde bulunduğu ilişkiler ağıdır.  Toplum içerisinde bireysel farklılıklar ve farklı düşüncelerin oluşturduğu gruplaşmaların olması doğaldır.  Sosyal hayatın temelinde birlikte yaşama şuuru vardır. Ancak toplum, bu farklılıklara ve farklı gruplaşmalara rağmen varlığını sürdürmek ve amaçlarını gerçekleştirmek üzere yönetim ağını oluşturup, tabi olduğu grupların varlığını sürdürmesini sağlamaya yönelik sistemler kurar.  Siyasetin ana kökenini oluşturan bu sistemler sayesinde barış, huzur ve adaletin sağlanması amaçlanmıştır.   İlk başlarda amacını gerçekleştiren bu sistemler zamanla EMPATİ eksikliği ve kişisel EGO’ların ön plana çıkmasıyla amacının dışına sapmalarla zararlı yapılara dönüşebilmektedir. Toplum farklılaşarak bütünleşmek zorunda olmasına rağmen, yaşam zorlukları nedeniyle farklı yapılara tahammül gücünü yitirerek ötekileştirmeye, farklı olanı düşman saymaya yöneliyor.  Toplumsal varlık, inanç ve değerler üzerine kuruludur. Birinin inanç ve değerleri diğerinin yadsıdığı olabilir. Ancak farklı olana saygı ve saygısızlık toplumsal birliğinin yapı taşlarını oluşturur.  Türk toplumu Osmanlı'dan itibaren Laz’ıyla Ermeni’siyle; Çerkez'i, Hristiyan’ı ve Müslüman'ıyla farklı yapı taşlarıyla uyumlu bir toplum özelliği taşımış, bu oluşumuyla değerine değer katmıştır.  Bu özelliği ile taktire şayan bir toplum olarak, son yıllarda gelişen ötekileştirme ve birbirine tahammül sınırlarını zorlayan yapısını anlamak mümkün görünmüyor.  Fenerbahçelinin Galatasaraylıyı, bu partinin şu partiliyi kötüleyen, dini inançları ve etnik kökeni nedeniyle kabullenilmeyip aşağılayan, birbirine her fırsatta zarar vermeye çalışan bir toplum olduk vesselam.  Bu kabullenilmemişlik, makrodan mikroya doğru uzanırken aile yapısının da giderek bozulduğuna şahit oluyoruz. Bu durumda toplum olarak, görünüşte görevlerini yapan ancak sağlıklı bir yapıda olmadığının bilincinde olunmadığı bir durumdan söz edebiliriz.  Peki, durum bu kadar kötü vahim ve zor mu? Tabii ki hayır!  Kurtuluş Savaşı'nda benzer özelliklerle kaybolan değerlerimizin, satılan paylaşılan topraklarımızın kurtuluşu Atatürk’ümüzün önderliğinde birlik olan halkımız ile mümkün olmuşken; günümüzdeki ötekileştirilmişliğin, kabulleniş ve saygıya bırakılacağının umudunu her zaman taşıyorum.   Esasen toplumun üyeleri arasında, “kendi gemisini kurtarandan ziyade, ana gemiyi kurtarmanın” çok daha önemli olduğu yönünde bir bilinç oluşturulmasının önemi, anlaşıldığında yeniden ayağa kalkacağız.
Ekleme Tarihi: 04 Temmuz 2023 - Salı
Zuhal KOÇKAR

Toplum tahammül gücünü yitirdi

Toplum; değişik grupları, fikirleri ve kültür öğelerinin içinde bulunduğu ilişkiler ağıdır. 

Toplum içerisinde bireysel farklılıklar ve farklı düşüncelerin oluşturduğu gruplaşmaların olması doğaldır. 

Sosyal hayatın temelinde birlikte yaşama şuuru vardır. Ancak toplum, bu farklılıklara ve farklı gruplaşmalara rağmen varlığını sürdürmek ve amaçlarını gerçekleştirmek üzere yönetim ağını oluşturup, tabi olduğu grupların varlığını sürdürmesini sağlamaya yönelik sistemler kurar. 

Siyasetin ana kökenini oluşturan bu sistemler sayesinde barış, huzur ve adaletin sağlanması amaçlanmıştır.  

İlk başlarda amacını gerçekleştiren bu sistemler zamanla EMPATİ eksikliği ve kişisel EGO’ların ön plana çıkmasıyla amacının dışına sapmalarla zararlı yapılara dönüşebilmektedir. Toplum farklılaşarak bütünleşmek zorunda olmasına rağmen, yaşam zorlukları nedeniyle farklı yapılara tahammül gücünü yitirerek ötekileştirmeye, farklı olanı düşman saymaya yöneliyor. 

Toplumsal varlık, inanç ve değerler üzerine kuruludur. Birinin inanç ve değerleri diğerinin yadsıdığı olabilir. Ancak farklı olana saygı ve saygısızlık toplumsal birliğinin yapı taşlarını oluşturur. 

Türk toplumu Osmanlı'dan itibaren Laz’ıyla Ermeni’siyle; Çerkez'i, Hristiyan’ı ve Müslüman'ıyla farklı yapı taşlarıyla uyumlu bir toplum özelliği taşımış, bu oluşumuyla değerine değer katmıştır. 

Bu özelliği ile taktire şayan bir toplum olarak, son yıllarda gelişen ötekileştirme ve birbirine tahammül sınırlarını zorlayan yapısını anlamak mümkün görünmüyor. 

Fenerbahçelinin Galatasaraylıyı, bu partinin şu partiliyi kötüleyen, dini inançları ve etnik kökeni nedeniyle kabullenilmeyip aşağılayan, birbirine her fırsatta zarar vermeye çalışan bir toplum olduk vesselam. 

Bu kabullenilmemişlik, makrodan mikroya doğru uzanırken aile yapısının da giderek bozulduğuna şahit oluyoruz. Bu durumda toplum olarak, görünüşte görevlerini yapan ancak sağlıklı bir yapıda olmadığının bilincinde olunmadığı bir durumdan söz edebiliriz. 

Peki, durum bu kadar kötü vahim ve zor mu? Tabii ki hayır! 

Kurtuluş Savaşı'nda benzer özelliklerle kaybolan değerlerimizin, satılan paylaşılan topraklarımızın kurtuluşu Atatürk’ümüzün önderliğinde birlik olan halkımız ile mümkün olmuşken; günümüzdeki ötekileştirilmişliğin, kabulleniş ve saygıya bırakılacağının umudunu her zaman taşıyorum.  

Esasen toplumun üyeleri arasında, “kendi gemisini kurtarandan ziyade, ana gemiyi kurtarmanın” çok daha önemli olduğu yönünde bir bilinç oluşturulmasının önemi, anlaşıldığında yeniden ayağa kalkacağız.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.