Hüseyin ASLAN
Köşe Yazarı
Hüseyin ASLAN
-
 

Yeni bir söze, hikayeye, hayale ihtiyacımız var…

Mevlana’nın dediği gibi; “dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni bir şey söylemek lazım” yaşadığımız bunca felaketten, atlattığımız badirelerden, iliklerimize kadar hissettiğimiz acılardan sonra; bugün yeni bir söze, hikayeye, hayale ihtiyacımız var. Son deprem felaketi; fay hatlarına, dere yataklarına yapılan yolların, kurulan mahallelerin, oluşturulan kentlerin acı sonucu; içinde bulunduğumuz bireysel ve toplumsal travmayı bize bir kez daha tüm çıplaklığıyla gösterdi. Öte yandan; bu felaketin tüm yıkıcılığına, acılarına karşın toplumsal dayanışmayı, empatiyi yükselttiğini, bizi biz yapan duygudaşlığı beslediğini, birbirimize güvenin gerekliliğini açık-seçik anlattığını da görüyoruz. Bu arada; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in planlayıp organize ettiği, İZ Gazete’nin Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal ve HALK TV ile de eyleme dönüştürdüğü depremzedelerin acil barınma ihtiyacını gidermeyi amaçlayan “BİR KİRA, BİR YUVA” Yardım Kampanyası; toplumumuzun acılara karşı duyarlılığını, zor günlerde “güçlü dayanışma erdemi”ni görünür bir şekilde ortaya koydu. Ayrıca; felaketzedelere ilk koşanların toplumun örgütlü kesimi olduğunu gördük. Devletimizle birlikte sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler (BELEDİYELER), olağanüstü başarılı bir sınav verdiler, dayanışma ve yardımlaşma duygusunu yükselttiler ve bunca olumsuzluğun, acının, umutsuzluğun içinde gelecek için tutunacağımız dalı gösterdiler. Ayrıca; yaşadığımız felaketlerin doğa kaynaklı olanlarını “kader”e, ekonomik ve siyasal olanlarını da “dış güçler”e bağlayan görüşlerin toplumda karşılığı olmadığı da görüldü. Gerçeği saklamanın toplumun moralini yükseltmediği, tam tersine; belirsizliğin, kuşkuların birçok problemi de ürettiğine pandemi döneminde de, son deprem felaketinde de tanık olduk. Felaketlerin, acıların bizi getirdiği bu aşamada; yeni bir hikayeye, hayale ve umuda ihtiyacımız var. Özetle; bu “olumsuz” tabloyu tersine çevirmek için tüm kurum ve kurallarda yeniden yapılanma sürecine ihtiyacımız var. CAN KAYBININ, YIKIMIN NEDENLERİ Deprem felaketinde can kaybının ve yıkımın temel nedenleri de şöyle sıralanabilir.  Bilimsel temellere dayanmayan imar affı, Mühendislik hizmeti almamış sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemeler,  Cezaların ağırlaştırılmaması,  Binaların yaşınının yüksek ve zemin taşıma kapasitesinin de düşük olması ile kolon ve kirişlerdeki yetersizlik, Yerel ve merkezi yönetimlerce yeterli, etkili denetimin yapılmaması,  Müteahhitlik kurumuna kalite ve standart getirilmemesi,  Vatandaşın sağlıklı bir konuta erişiminin kolaylaştırılmaması, Afetle mücadele konusunda yeterli etkinlikte organize olunamaması, kurumsal kapasitenin zayıflaması ve kriz yönetiminin organize olamaması, İmar düzenlemesinde, konut üretiminde ve kentleşmede “rant”ın önüne geçilememesi, Fay yasasının çıkarılamaması, bölgesel fay haritasının yapılmaması, konutların fay hattı üzerine yapılmasının yasaklanmaması,  Şehir ve bölge planlarının insan, ekonomi ve sosyal odaklı olmaması, Kentlerin oluşturulmasında önceliğin demir-beton yerine insan, çevre ve ekonomi odaklı planlara yer verilmemesi. Sonuç olarak: Konut ve kentleşme politikasında öncelik; insanı odaklayan sağlıklı ve güvenli yaşam, çevre, altyapı ve ekonomi olmalıdır. 
Ekleme Tarihi: 01 Mart 2023 - Çarşamba
Hüseyin ASLAN

Yeni bir söze, hikayeye, hayale ihtiyacımız var…

Mevlana’nın dediği gibi; “dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni bir şey söylemek lazım” yaşadığımız bunca felaketten, atlattığımız badirelerden, iliklerimize kadar hissettiğimiz acılardan sonra; bugün yeni bir söze, hikayeye, hayale ihtiyacımız var.
Son deprem felaketi; fay hatlarına, dere yataklarına yapılan yolların, kurulan mahallelerin, oluşturulan kentlerin acı sonucu; içinde bulunduğumuz bireysel ve toplumsal travmayı bize bir kez daha tüm çıplaklığıyla gösterdi.
Öte yandan; bu felaketin tüm yıkıcılığına, acılarına karşın toplumsal dayanışmayı, empatiyi yükselttiğini, bizi biz yapan duygudaşlığı beslediğini, birbirimize güvenin gerekliliğini açık-seçik anlattığını da görüyoruz.
Bu arada; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in planlayıp organize ettiği, İZ Gazete’nin Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal ve HALK TV ile de eyleme dönüştürdüğü depremzedelerin acil barınma ihtiyacını gidermeyi amaçlayan “BİR KİRA, BİR YUVA” Yardım Kampanyası; toplumumuzun acılara karşı duyarlılığını, zor günlerde “güçlü dayanışma erdemi”ni görünür bir şekilde ortaya koydu.
Ayrıca; felaketzedelere ilk koşanların toplumun örgütlü kesimi olduğunu gördük.
Devletimizle birlikte sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler (BELEDİYELER), olağanüstü başarılı bir sınav verdiler, dayanışma ve yardımlaşma duygusunu yükselttiler ve bunca olumsuzluğun, acının, umutsuzluğun içinde gelecek için tutunacağımız dalı gösterdiler.
Ayrıca; yaşadığımız felaketlerin doğa kaynaklı olanlarını “kader”e, ekonomik ve siyasal olanlarını da “dış güçler”e bağlayan görüşlerin toplumda karşılığı olmadığı da görüldü.
Gerçeği saklamanın toplumun moralini yükseltmediği, tam tersine; belirsizliğin, kuşkuların birçok problemi de ürettiğine pandemi döneminde de, son deprem felaketinde de tanık olduk.
Felaketlerin, acıların bizi getirdiği bu aşamada; yeni bir hikayeye, hayale ve umuda ihtiyacımız var.
Özetle; bu “olumsuz” tabloyu tersine çevirmek için tüm kurum ve kurallarda yeniden yapılanma sürecine ihtiyacımız var.

CAN KAYBININ, YIKIMIN NEDENLERİ
Deprem felaketinde can kaybının ve yıkımın temel nedenleri de şöyle sıralanabilir. 
Bilimsel temellere dayanmayan imar affı,
Mühendislik hizmeti almamış sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemeler, 
Cezaların ağırlaştırılmaması, 
Binaların yaşınının yüksek ve zemin taşıma kapasitesinin de düşük olması ile kolon ve kirişlerdeki yetersizlik,
Yerel ve merkezi yönetimlerce yeterli, etkili denetimin yapılmaması, 
Müteahhitlik kurumuna kalite ve standart getirilmemesi, 
Vatandaşın sağlıklı bir konuta erişiminin kolaylaştırılmaması,
Afetle mücadele konusunda yeterli etkinlikte organize olunamaması, kurumsal kapasitenin zayıflaması ve kriz yönetiminin organize olamaması,
İmar düzenlemesinde, konut üretiminde ve kentleşmede “rant”ın önüne geçilememesi,
Fay yasasının çıkarılamaması, bölgesel fay haritasının yapılmaması, konutların fay hattı üzerine yapılmasının yasaklanmaması, 
Şehir ve bölge planlarının insan, ekonomi ve sosyal odaklı olmaması,
Kentlerin oluşturulmasında önceliğin demir-beton yerine insan, çevre ve ekonomi odaklı planlara yer verilmemesi.
Sonuç olarak: Konut ve kentleşme politikasında öncelik; insanı odaklayan sağlıklı ve güvenli yaşam, çevre, altyapı ve ekonomi olmalıdır. 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.