Erol YARAŞ
Köşe Yazarı
Erol YARAŞ
 

İYİ Parti'de yol ayrımı

BEN HABER/ İYİ Parti İzmir İl Kongresi, partinin merkez sağda mı yoksa MHP çizgisinde mi yoluna devam edeceğini gösterecek. Bu da tüm Türkiye'de İYİ Parti'nin bundan sonraki hedefi olacak. 2023 seçimleri yaklaşırken Türkiye'yi nasıl bir süreç bekliyor, genel seçimlerden sonra yerel seçimlerde İzmir'de nasıl bir siyaset izlenecek, seçmenin tercihi hangi yönde evriliyor, İYİ Parti İzmir İl Kongresi hangi iki gücün gösterisine tanıklık edecek... İşte Erol Yaraş'ın değerlendirmeleri... İYİ Parti İzmir'in 22 Ocak'ta il kongresi yapılacak. İl başkanlığı sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? İYİ Parti İzmir İl Kongresi, partinin bundan sonraki çizgisini ortaya koyacak bir kongre olacak. Şimdi İYİ Parti'de iki grup var. Bir; İYİ Parti'yi MHP çizgisinde tutmak isteyenler, iki; İYİ Parti'yi merkez sağda parti haline getirmek isteyenler. Bu iki grup İYİ Parti içinde büyük bir iktidar kavgası veriyorlar. Bu ne demek? Şöyle, bundan önceki İYİ Parti kongresini hatırlarsak başta Aytun Çıray olmak üzere merkez sağdan gelmiş olan İYİ Partililere tasviye operasyonu yapılmak istendi. Bu operasyon özellikle Aytun Çıray'ın şahsında farklı taraflara evrildi. Meral Akşener de o gün yapılan olayların farkına vardı ve Aytun Çıray'ı iade-i itibar anlamında, başdanışmanı yaparak onurlandırdı. Akşener, partisine de şu mesajı verdi; “Benim İYİ Parti'mde merkez sağdan gelmiş insanlar harcanamaz. Daha sonra zaten İYİ Parti'de Koray Aydın operasyonu oldu. Koray Aydın, partiyi MHP çizgisine çekmeye çalışıyordu ve bir şekilde pasifize edildi. Yaşanan bu olaylarda Akşener şunu gördü; kendisini MHP çizgisine götürmek isteyen arkadaşlarının, temsil ettikleri görüşün bir partisi zaten Meclis'te var. O da Milliyetçi Hareket Partisi... Ama Türkiye'nin merkez sağda bir partiye ihtiyacı var.  İYİ PARTİ İZMİR'DE 'SİYASİ GÖRÜŞ KAVGASI' VAR  İYİ Parti İzmir İl Kongresi, İki İzmir Milletvekilinin güç gösterisine sahne olacak. Çünkü daha önce Müsavat Dervişoğlu’nun yapmış olduğu Aydın Şengül hamlelerini bu şehirde Aytun Çıray püskürttü. Dervişoğlu’nun ağırlıkla istediği kişinin partiye girmesini engelledi. Müsavat Dervişoğlu'nun partiyi İzmir'de tutmak istediği bir yer var. Neresi diye sorarsanız, MHP'nin geldiği çizgi ve görüşler. Bir de Aytun Çıray'ın merkez sağda bir parti oluşturma istekleri var. Burada 'İktidar kavgası var' demiyorum, 'Siyasi görüş kavgası' var. İYİ Parti İzmir, ya MHP çizgisinde ya da merkez sağda bir parti olarak yoluna devam edecek. İYİ Parti İzmir'de güç savaşını şurada görüyoruz. Her ikisi de, 'Hayır İYİ Parti için hep beraberiz” diye söyleseler de yaşanan olayları okuduğumuz zaman hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Kongre 15 Ocak'taydı sonra Müsavat Dervişoğlu'nun isteğiyle 29 Ocak'a alındı ve bütün partililere bildirildi. Kongre, daha sonra 22 Ocak'a çekildi. Yani ortada bir yol bulundu. İki güç genel merkez nezdinde mücadele veriyor. Genel merkez de her iki tarafı belli bir şekilde gücendirmeden orta yolu bularak, İzmir'de doğru çizginin yerine oturmasını bekliyor. İzmir'de kongrenin ertelenmesini isteyen Müsavat Dervişoğlu'nun nedeni, il başkan adayı Sinan Bezircilioğlu'na karşı bir aday hazırlayamamasından kaynaklandı. Dervişoğlu, il kongresine ağırlığını koymak için hızla bir hazırlık içinde. Aytun Çıray, her ne kadar “Ben bu konuların dışındayım” dese de bana göre içinde, çünkü partisinin merkez sağda bir parti olmasını istiyor ki oy alabilsin.  ÇIRAY YA DA DERVİŞOĞLU YARA ALACAK İzmir İl Kongresi aynı zamanda bütün Türkiye'ye de örnek olacak. Eğer İzmir, tercihini biraz önce söylediğim çizgide MHP'den yana yaparsa Türkiye, partiyi farklı algılayacak. Merkez sağda yaparsa farklı algılayacak. Aynı zamanda Aytun Çıray ile Müsavat Dervişoğlu, il başkanlığı konusunda güçlerini ortaya koyacak. Bu iki güçten bir tanesi kırılmasa bile çatlak oluşacak. İl kongresinden ya Aytun Çıray ya da Müsavat Dervişoğlu yara alarak çıkacak. Çünkü ilk defa Aytun Çıray, İzmir il yönetiminde ortaya koydu. İYİ Parti'nin geleceği açısından İzmir Kongesi bugüne kadar yapılan il kongrelerinin en önemlisi olacak.  NET CEVAP KONGREDE İki siyasi görüşün tek noktada buluşamaması İYİ Parti'yi yıpratmaz mı? Buna bir seçmen gözüyle bakmak lazım. İzmir'de MHP çizgisindeki bir parti mi daha çok oy alır, yoksa merkez sağ çizgisine gelmiş İYİ Parti mi daha çok oy alır. İşte cevabı burada... Çünkü zaten MHP, bu şehirde var ve milletvekili çıkarıyor. Bu şehirde ikinci bir MHP'ye ihtiyaç var mı, yok. Merkez sağda CHP'ye alternatif olabilecek partiye ihtiyaç var. İYİ Partili delegeler bunun tercihini yapacaklar. Net cevap kongrede ortaya çıkacak. İYİ PARTİ GÜÇLENİYOR, CHP'NİN IŞIĞI SÖNÜYOR Her zaman söylerim, “Genel seçimler İzmir’in yerel seçimlerinin en büyük işareti olacak” diye. Bu şehirde İYİ Parti yüzde 20 barajına yaklaşır, hatta yüzde 20’nin üzerine çıkarsa bir dahaki seçimlerde CHP’nin belediyeler anlamında hiçbir gücü kalmaz. İzmir’de ilçeler bazında da büyükşehir bazında da birçok ilçede belediye başkanı değişir. Çünkü bugüne kadar ki yapılan CHP’nin dayatmacılığından bu şehir bıktı. CHP, istemediği adayları bu şehirden milletvekili adayı gösterdi. Ayrıca İzmir’in istemediği birçok ilçe belediye başkanını da aday gösterdi. Bana göre bu, CHP’nin şımarıklığıydı. İzmir’in AK Parti’ye oy vermeyeceğini bildiği için istediği adayı bize dayattı. Artık İzmir’de herkesin konuştuğu bir konu bu... Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, parti üst yönetimi hiçbir zaman İzmirlinin ve İzmir’in dinamiklerinin değerlerine değer ve önem vermedi. Bu 15-20 yıldır bu şekilde devam ediyor. İzmir’in tarihine baktığımızda hep merkez sağda bir şehir olmuştur. İYİ Parti’nin merkez sağda konumlanması güçlendikçe CHP’nin bu şehirdeki ışığı sönmeye devam edecek. Bu kadar net söyleyebilirim. Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken gündemi nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye, çok ilginç bir 4-5 ay yaşayacak. Her türlü senaryonun konuşulduğu, manipülasyonun yapıldığı, belden aşağı vurmaların olacağı bir seçim ortamına doğru gittiğimiz görülüyor. Anket şirketlerine bakarsak, ne kadar manipüle anket yapıldığını görüyoruz. Bir anket şirketinin yüzde 35-40 çıkardığı A partisini, diğer bir anket yüzde 28-29’larda gösteriyor. Bu anketlerden zaten anlıyorsunuz ki ortalıkta tam doğru bir kanaat edineceğiniz yansıma olmuyor. Ancak şu var, partiler kendilerine özel olarak çok gizli anketler yaptırıyorlar ve neyin ne olduğunu net olarak görüyorlar. Bu anketler hem Cumhur İttifakı olarak hem de Millet İttifakı olarak yaptırılıyor.  CUMHUR İTTİFAKI'NIN İŞİ ZOR Şimdi görünen o ki, Cumhur İttifakı tarafından baktığımızda son günlerde yapılan icraatlar ve söylemler, onları kolay bir seçimin beklemediğini gösteriyor. Bunu nereden anlıyoruz, Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı icraatlardan... Dış politikada yaptığı ani değişikliklerden, iç politikada başta EYT’liler olmak üzere taviz vermeyeceğini söylediği birçok ekonomik konudaki verdiği ya da vermeyi düşündüğü vaatlerden, tarımda yapılan yeni teşviklerden anlıyoruz ki, Cumhur İttifakı'nın belli bir şekilde oy oranına ihtiyacı var ve bu girişimlerde bulunuyor. Bunun yansımasını asgari ücrette gördük. Elbette “Asgari ücret bugünkü enflasyon şartlarında yeter mi?” tartışmalarına girmek istemiyorum. Ama şu gözüküyor ki bu asgari ücret birçok yerde dengeleri bozdu. Belli bir kısmı rakamsal bazda sevindirirken, dğer tarafta birçok işyerinde işten çıkarmalar söz konusu olmaya başladı. Ancak esas ekonomik gücünün yükseltilmesi gereken emekli ve memurlarda aynı oranda artış söz konusu olmadı.  AKŞENER, HER AN “ADAYIM” DİYEBİLİR Millet İttifakı’na baktığımız zaman, kafa karışıklığının olduğu kesin. Kemal Kılıçdaroğlu’nun hamleleri, Meral Akşener’in söylemleri, altılı masada oturanların farklı düşüncede demeçleri, anketlerde bazı kişilerin ön plana çıkarılarak o tarafa empoze edilmeleri bunu kanıtlıyor. Meral Akşener’in aklında belli ki farklı bir isim var. Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin olmasını istiyor. Altılı masada Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını göremeyen diğer liderler sessizliklerini koruyorlar. Bunların içinde sanki altılı masanın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı sözcüsü Meral Akşener olmuş gibi masa yoluna devam ediyor. Akşener ne diyor? “Kazanabilecek bir adayın arkasında hepimiz durmalıyız”. Bunun anlamı şu, “Kemal bey sen kazanacaksan senin arkanda dururuz. Sen değil X kişi kazanacaksa onun arkasında dururuz.” Bu elbette son aşamada, önümüzdeki ay yaptırılacak anketlerdeki çıkacak neticeye göre, isim ön plana çıkacak. Belki bu konuştuğumuz isimler de olabilir, belki hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir isim de olabilir. Rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözü vardır; “24 saat çok uzun bir süredir” diye. Ya da daha güzel bir cümlesi vardır, “Dün dündür bugün bugündür” diye. Bakarsınız Meral Akşener de aday olarak çıkabilir. Toplum ve anketler Akşener’e yönelik işaret verdiği zaman, Meral Akşener istediği kadar “Ben kendimi Başbakanlığa hazırladım” desin. Değişen koşullarda ister istemez Demirel’in sözü devreye girer. Akşener, “Toplum böyle istiyor ben yola çıkıyorum” diyebilir. Türkiye, önümüzdeki 2-2,5 ay çok önemli bir süreçten, sınavdan geçecek. Seçimleri elbette provoke etmek isteyenler de çıkabilecek, çünkü bu durumlar geçmişte de yaşandı. Her senaryoyu farklı bir şekilde yaşayacağımız bir sürece gireceğiz. KÜRTLERİN OYU, ÖNEMLİ ROL OYNAYACAK Hiç bilinmeyen bir isim aday gösterilmesi, yanlışı tekrarlama olmaz mı? Ekmeleddin İhsanoğlu çok yanlış bir isimdi, yanlışlığını da gördük zaten. Kendisi de sonra bambaşka yerlerden milletvekili oldu. CHP’nin bir daha böyle bir yanlış yapmasına başta Meral Akşener olmak üzere diğer parti liderlerinin müsaade edeceğine inanmıyorum. Kazanılmayacak bir adayı CHP, en büyük parti olmasına rağmen ortaya koyamaz. Çünkü sonuçta bu toplum Kemal Kılıçdaroğlu’nun emir eli değil. Toplumun bir daha o hatayı yapabileceğini düşünmüyorum. Mantıklı bir aday etrafında toplanacaklarını düşünüyorum. Çünkü burada hep söyleniyor, önemli olan Kürtlerin oyu diye. Anket ortalamalarına baktığımız zaman Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında 2-3 puan fark var. Burada esas yüzde 10’luk bir kesim olan Kürtlerin nereye oy vereceği önemli hale geliyor. Son 2-3 ayda iki ittifaktan da Kürtleri kendi saflarına çekebilmek için farklı hamleler görebiliriz.  GELECEK KUŞAKLAR HESAP SORACAK Haberlerde her gün denizlerde yaşanan kirlilik haberleri okuyoruz. Bu konuda hassas olduğunuzu ve birçok yazı da yazdığınızı biliyoruz. Ne söylemek istersiniz? Türkiye’de balıkçılık yapanlara, ancak dürüst ve kurallara uygun olarak yapanları tenzih ediyorum. Tenzih ettiğim rakam da ne yazık ki çok az sayıda... Denizlerimizin ölmesi için herkes elinden geleni yapıyor. Kirlenme hat safhalara gelmiş boyutta. Ne yazık ki bu konuda görünen o ki hiçbir önlem de alınmıyor. Marmara’daki müsilaj olayı o anda gündeme geldi, doğa kendini temizleyip, mevsimsel değişmeyle toparlar gibi oldu, müsilaj olayını gündemimizden kaldırdık. İşte İzmir Körfezi’nde 50 yıldır 1 Milyar Dolar para harcadık, hala temizleyemiyoruz. Çeşme Denizi, Orkinos Balıkçılığı’ndan dolayı müthiş bir şekilde kirlenmekte ve hiç kimse sesini çıkarmıyor. Çeşme’nin eski pırıl pırıl kristal suları yok olmakta ancak kimse “Buraya nasıl bir çözüm bulacağız” diye sesini çıkarmıyor. Güneye inersek, deniz bitleriyle ilgili yazı da yazdım, bitler en bakir koylarda oluyor. Bana cevap vermeye çalışmışlar, “Denizleri ilçelerin derin deşarjları kirletmektedir” diye alakası yok. Bunlar tamamen teknelerin atık sularından oluşan kirliliktir.  Kısacası, balıkçısıyla, amatör denizcisiyle, profesyonel denizcisiyle, ticaretini yapanla birlikte biz denizlerimizi yok etmeye devam ediyoruz. Buna birilerinin çıkıp dur demesi lazım. Ama ne yazık ki bugünkü iktidar, geçmişte Tarım Bakanı'nın yazlığı Çeşme’deydi, denize girerdi. O bile bu konuda herhangi bir tedbir almadı. Umuyorum ki inşallah bundan sonra konuyla ilgili bakanlar, tarımın yalnız toprakta yapılmadığını tarımın denizde de olduğunu, denizciliğin de bir tarım olduğunu düşünürler ve ona göre tedbirler alırlar. Yoksa gelecek kuşaklar hakikaten bizden hesap soracaklar.
Ekleme Tarihi: 01 Ocak 2023 - Pazar
Erol YARAŞ

İYİ Parti'de yol ayrımı

BEN HABER/

İYİ Parti İzmir İl Kongresi, partinin merkez sağda mı yoksa MHP çizgisinde mi yoluna devam edeceğini gösterecek. Bu da tüm Türkiye'de İYİ Parti'nin bundan sonraki hedefi olacak.

2023 seçimleri yaklaşırken Türkiye'yi nasıl bir süreç bekliyor, genel seçimlerden sonra yerel seçimlerde İzmir'de nasıl bir siyaset izlenecek, seçmenin tercihi hangi yönde evriliyor, İYİ Parti İzmir İl Kongresi hangi iki gücün gösterisine tanıklık edecek...

İşte Erol Yaraş'ın değerlendirmeleri...

İYİ Parti İzmir'in 22 Ocak'ta il kongresi yapılacak. İl başkanlığı sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İYİ Parti İzmir İl Kongresi, partinin bundan sonraki çizgisini ortaya koyacak bir kongre olacak. Şimdi İYİ Parti'de iki grup var. Bir; İYİ Parti'yi MHP çizgisinde tutmak isteyenler, iki; İYİ Parti'yi merkez sağda parti haline getirmek isteyenler. Bu iki grup İYİ Parti içinde büyük bir iktidar kavgası veriyorlar. Bu ne demek? Şöyle, bundan önceki İYİ Parti kongresini hatırlarsak başta Aytun Çıray olmak üzere merkez sağdan gelmiş olan İYİ Partililere tasviye operasyonu yapılmak istendi. Bu operasyon özellikle Aytun Çıray'ın şahsında farklı taraflara evrildi. Meral Akşener de o gün yapılan olayların farkına vardı ve Aytun Çıray'ı iade-i itibar anlamında, başdanışmanı yaparak onurlandırdı. Akşener, partisine de şu mesajı verdi; “Benim İYİ Parti'mde merkez sağdan gelmiş insanlar harcanamaz. Daha sonra zaten İYİ Parti'de Koray Aydın operasyonu oldu. Koray Aydın, partiyi MHP çizgisine çekmeye çalışıyordu ve bir şekilde pasifize edildi. Yaşanan bu olaylarda Akşener şunu gördü; kendisini MHP çizgisine götürmek isteyen arkadaşlarının, temsil ettikleri görüşün bir partisi zaten Meclis'te var. O da Milliyetçi Hareket Partisi... Ama Türkiye'nin merkez sağda bir partiye ihtiyacı var. 

İYİ PARTİ İZMİR'DE 'SİYASİ GÖRÜŞ KAVGASI' VAR 
İYİ Parti İzmir İl Kongresi, İki İzmir Milletvekilinin güç gösterisine sahne olacak. Çünkü daha önce Müsavat Dervişoğlu’nun yapmış olduğu Aydın Şengül hamlelerini bu şehirde Aytun Çıray püskürttü. Dervişoğlu’nun ağırlıkla istediği kişinin partiye girmesini engelledi. Müsavat Dervişoğlu'nun partiyi İzmir'de tutmak istediği bir yer var. Neresi diye sorarsanız, MHP'nin geldiği çizgi ve görüşler. Bir de Aytun Çıray'ın merkez sağda bir parti oluşturma istekleri var. Burada 'İktidar kavgası var' demiyorum, 'Siyasi görüş kavgası' var. İYİ Parti İzmir, ya MHP çizgisinde ya da merkez sağda bir parti olarak yoluna devam edecek. İYİ Parti İzmir'de güç savaşını şurada görüyoruz. Her ikisi de, 'Hayır İYİ Parti için hep beraberiz” diye söyleseler de yaşanan olayları okuduğumuz zaman hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Kongre 15 Ocak'taydı sonra Müsavat Dervişoğlu'nun isteğiyle 29 Ocak'a alındı ve bütün partililere bildirildi. Kongre, daha sonra 22 Ocak'a çekildi. Yani ortada bir yol bulundu. İki güç genel merkez nezdinde mücadele veriyor. Genel merkez de her iki tarafı belli bir şekilde gücendirmeden orta yolu bularak, İzmir'de doğru çizginin yerine oturmasını bekliyor. İzmir'de kongrenin ertelenmesini isteyen Müsavat Dervişoğlu'nun nedeni, il başkan adayı Sinan Bezircilioğlu'na karşı bir aday hazırlayamamasından kaynaklandı. Dervişoğlu, il kongresine ağırlığını koymak için hızla bir hazırlık içinde. Aytun Çıray, her ne kadar “Ben bu konuların dışındayım” dese de bana göre içinde, çünkü partisinin merkez sağda bir parti olmasını istiyor ki oy alabilsin. 

ÇIRAY YA DA DERVİŞOĞLU YARA ALACAK
İzmir İl Kongresi aynı zamanda bütün Türkiye'ye de örnek olacak. Eğer İzmir, tercihini biraz önce söylediğim çizgide MHP'den yana yaparsa Türkiye, partiyi farklı algılayacak. Merkez sağda yaparsa farklı algılayacak. Aynı zamanda Aytun Çıray ile Müsavat Dervişoğlu, il başkanlığı konusunda güçlerini ortaya koyacak. Bu iki güçten bir tanesi kırılmasa bile çatlak oluşacak. İl kongresinden ya Aytun Çıray ya da Müsavat Dervişoğlu yara alarak çıkacak. Çünkü ilk defa Aytun Çıray, İzmir il yönetiminde ortaya koydu. İYİ Parti'nin geleceği açısından İzmir Kongesi bugüne kadar yapılan il kongrelerinin en önemlisi olacak. 

NET CEVAP KONGREDE
İki siyasi görüşün tek noktada buluşamaması İYİ Parti'yi yıpratmaz mı?

Buna bir seçmen gözüyle bakmak lazım. İzmir'de MHP çizgisindeki bir parti mi daha çok oy alır, yoksa merkez sağ çizgisine gelmiş İYİ Parti mi daha çok oy alır. İşte cevabı burada... Çünkü zaten MHP, bu şehirde var ve milletvekili çıkarıyor. Bu şehirde ikinci bir MHP'ye ihtiyaç var mı, yok. Merkez sağda CHP'ye alternatif olabilecek partiye ihtiyaç var. İYİ Partili delegeler bunun tercihini yapacaklar. Net cevap kongrede ortaya çıkacak.

İYİ PARTİ GÜÇLENİYOR, CHP'NİN IŞIĞI SÖNÜYOR
Her zaman söylerim, “Genel seçimler İzmir’in yerel seçimlerinin en büyük işareti olacak” diye. Bu şehirde İYİ Parti yüzde 20 barajına yaklaşır, hatta yüzde 20’nin üzerine çıkarsa bir dahaki seçimlerde CHP’nin belediyeler anlamında hiçbir gücü kalmaz. İzmir’de ilçeler bazında da büyükşehir bazında da birçok ilçede belediye başkanı değişir. Çünkü bugüne kadar ki yapılan CHP’nin dayatmacılığından bu şehir bıktı. CHP, istemediği adayları bu şehirden milletvekili adayı gösterdi. Ayrıca İzmir’in istemediği birçok ilçe belediye başkanını da aday gösterdi. Bana göre bu, CHP’nin şımarıklığıydı. İzmir’in AK Parti’ye oy vermeyeceğini bildiği için istediği adayı bize dayattı. Artık İzmir’de herkesin konuştuğu bir konu bu... Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, parti üst yönetimi hiçbir zaman İzmirlinin ve İzmir’in dinamiklerinin değerlerine değer ve önem vermedi. Bu 15-20 yıldır bu şekilde devam ediyor. İzmir’in tarihine baktığımızda hep merkez sağda bir şehir olmuştur. İYİ Parti’nin merkez sağda konumlanması güçlendikçe CHP’nin bu şehirdeki ışığı sönmeye devam edecek. Bu kadar net söyleyebilirim.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken gündemi nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye, çok ilginç bir 4-5 ay yaşayacak. Her türlü senaryonun konuşulduğu, manipülasyonun yapıldığı, belden aşağı vurmaların olacağı bir seçim ortamına doğru gittiğimiz görülüyor. Anket şirketlerine bakarsak, ne kadar manipüle anket yapıldığını görüyoruz. Bir anket şirketinin yüzde 35-40 çıkardığı A partisini, diğer bir anket yüzde 28-29’larda gösteriyor. Bu anketlerden zaten anlıyorsunuz ki ortalıkta tam doğru bir kanaat edineceğiniz yansıma olmuyor. Ancak şu var, partiler kendilerine özel olarak çok gizli anketler yaptırıyorlar ve neyin ne olduğunu net olarak görüyorlar. Bu anketler hem Cumhur İttifakı olarak hem de Millet İttifakı olarak yaptırılıyor. 

CUMHUR İTTİFAKI'NIN İŞİ ZOR
Şimdi görünen o ki, Cumhur İttifakı tarafından baktığımızda son günlerde yapılan icraatlar ve söylemler, onları kolay bir seçimin beklemediğini gösteriyor. Bunu nereden anlıyoruz, Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı icraatlardan... Dış politikada yaptığı ani değişikliklerden, iç politikada başta EYT’liler olmak üzere taviz vermeyeceğini söylediği birçok ekonomik konudaki verdiği ya da vermeyi düşündüğü vaatlerden, tarımda yapılan yeni teşviklerden anlıyoruz ki, Cumhur İttifakı'nın belli bir şekilde oy oranına ihtiyacı var ve bu girişimlerde bulunuyor. Bunun yansımasını asgari ücrette gördük. Elbette “Asgari ücret bugünkü enflasyon şartlarında yeter mi?” tartışmalarına girmek istemiyorum. Ama şu gözüküyor ki bu asgari ücret birçok yerde dengeleri bozdu. Belli bir kısmı rakamsal bazda sevindirirken, dğer tarafta birçok işyerinde işten çıkarmalar söz konusu olmaya başladı. Ancak esas ekonomik gücünün yükseltilmesi gereken emekli ve memurlarda aynı oranda artış söz konusu olmadı. 

AKŞENER, HER AN “ADAYIM” DİYEBİLİR
Millet İttifakı’na baktığımız zaman, kafa karışıklığının olduğu kesin. Kemal Kılıçdaroğlu’nun hamleleri, Meral Akşener’in söylemleri, altılı masada oturanların farklı düşüncede demeçleri, anketlerde bazı kişilerin ön plana çıkarılarak o tarafa empoze edilmeleri bunu kanıtlıyor. Meral Akşener’in aklında belli ki farklı bir isim var. Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin olmasını istiyor. Altılı masada Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını göremeyen diğer liderler sessizliklerini koruyorlar. Bunların içinde sanki altılı masanın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı sözcüsü Meral Akşener olmuş gibi masa yoluna devam ediyor. Akşener ne diyor? “Kazanabilecek bir adayın arkasında hepimiz durmalıyız”. Bunun anlamı şu, “Kemal bey sen kazanacaksan senin arkanda dururuz. Sen değil X kişi kazanacaksa onun arkasında dururuz.” Bu elbette son aşamada, önümüzdeki ay yaptırılacak anketlerdeki çıkacak neticeye göre, isim ön plana çıkacak. Belki bu konuştuğumuz isimler de olabilir, belki hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir isim de olabilir. Rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözü vardır; “24 saat çok uzun bir süredir” diye. Ya da daha güzel bir cümlesi vardır, “Dün dündür bugün bugündür” diye. Bakarsınız Meral Akşener de aday olarak çıkabilir. Toplum ve anketler Akşener’e yönelik işaret verdiği zaman, Meral Akşener istediği kadar “Ben kendimi Başbakanlığa hazırladım” desin. Değişen koşullarda ister istemez Demirel’in sözü devreye girer. Akşener, “Toplum böyle istiyor ben yola çıkıyorum” diyebilir. Türkiye, önümüzdeki 2-2,5 ay çok önemli bir süreçten, sınavdan geçecek. Seçimleri elbette provoke etmek isteyenler de çıkabilecek, çünkü bu durumlar geçmişte de yaşandı. Her senaryoyu farklı bir şekilde yaşayacağımız bir sürece gireceğiz.

KÜRTLERİN OYU, ÖNEMLİ ROL OYNAYACAK
Hiç bilinmeyen bir isim aday gösterilmesi, yanlışı tekrarlama olmaz mı?

Ekmeleddin İhsanoğlu çok yanlış bir isimdi, yanlışlığını da gördük zaten. Kendisi de sonra bambaşka yerlerden milletvekili oldu. CHP’nin bir daha böyle bir yanlış yapmasına başta Meral Akşener olmak üzere diğer parti liderlerinin müsaade edeceğine inanmıyorum. Kazanılmayacak bir adayı CHP, en büyük parti olmasına rağmen ortaya koyamaz. Çünkü sonuçta bu toplum Kemal Kılıçdaroğlu’nun emir eli değil. Toplumun bir daha o hatayı yapabileceğini düşünmüyorum. Mantıklı bir aday etrafında toplanacaklarını düşünüyorum. Çünkü burada hep söyleniyor, önemli olan Kürtlerin oyu diye. Anket ortalamalarına baktığımız zaman Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında 2-3 puan fark var. Burada esas yüzde 10’luk bir kesim olan Kürtlerin nereye oy vereceği önemli hale geliyor. Son 2-3 ayda iki ittifaktan da Kürtleri kendi saflarına çekebilmek için farklı hamleler görebiliriz. 

GELECEK KUŞAKLAR HESAP SORACAK
Haberlerde her gün denizlerde yaşanan kirlilik haberleri okuyoruz. Bu konuda hassas olduğunuzu ve birçok yazı da yazdığınızı biliyoruz. Ne söylemek istersiniz?
Türkiye’de balıkçılık yapanlara, ancak dürüst ve kurallara uygun olarak yapanları tenzih ediyorum. Tenzih ettiğim rakam da ne yazık ki çok az sayıda... Denizlerimizin ölmesi için herkes elinden geleni yapıyor. Kirlenme hat safhalara gelmiş boyutta. Ne yazık ki bu konuda görünen o ki hiçbir önlem de alınmıyor. Marmara’daki müsilaj olayı o anda gündeme geldi, doğa kendini temizleyip, mevsimsel değişmeyle toparlar gibi oldu, müsilaj olayını gündemimizden kaldırdık. İşte İzmir Körfezi’nde 50 yıldır 1 Milyar Dolar para harcadık, hala temizleyemiyoruz. Çeşme Denizi, Orkinos Balıkçılığı’ndan dolayı müthiş bir şekilde kirlenmekte ve hiç kimse sesini çıkarmıyor. Çeşme’nin eski pırıl pırıl kristal suları yok olmakta ancak kimse “Buraya nasıl bir çözüm bulacağız” diye sesini çıkarmıyor. Güneye inersek, deniz bitleriyle ilgili yazı da yazdım, bitler en bakir koylarda oluyor. Bana cevap vermeye çalışmışlar, “Denizleri ilçelerin derin deşarjları kirletmektedir” diye alakası yok. Bunlar tamamen teknelerin atık sularından oluşan kirliliktir. 

Kısacası, balıkçısıyla, amatör denizcisiyle, profesyonel denizcisiyle, ticaretini yapanla birlikte biz denizlerimizi yok etmeye devam ediyoruz. Buna birilerinin çıkıp dur demesi lazım. Ama ne yazık ki bugünkü iktidar, geçmişte Tarım Bakanı'nın yazlığı Çeşme’deydi, denize girerdi. O bile bu konuda herhangi bir tedbir almadı. Umuyorum ki inşallah bundan sonra konuyla ilgili bakanlar, tarımın yalnız toprakta yapılmadığını tarımın denizde de olduğunu, denizciliğin de bir tarım olduğunu düşünürler ve ona göre tedbirler alırlar. Yoksa gelecek kuşaklar hakikaten bizden hesap soracaklar.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.