Ruh sağlığımız neden bozuldu?

Sağlık 31.08.2023 - 09:48, Güncelleme: 31.08.2023 - 09:52
 

Ruh sağlığımız neden bozuldu?

Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “İnsanların daha mutsuz, daha gergin ve tahammülsüz olmasının nedenleri ekonomik kaygı içinde olmalarından kaynaklı. Faturaları nasıl ödeyeceğim, çocuğumun okul masraflarını nasıl karşılayacağım derdi, yaşamla ilgili kaygılar ve dolayısıyla insanlar mutsuzlaşıyor, daha gergin oluyorlar.” dedi.
ÇİĞDEM ÖZEN/ BEN HABER Türkiye'de son aylarda art arda haberlerde gördüğümüz silahlı ölümler, dehşet veren boyutlara geldi. En ufak konularda bile adeta öfke patlaması yaşayan toplumda hemen silahına sarılan kesimler bireysel silahlanma ve ruhsatsız silahlara kolay erişimi yeniden tartışmaya açtı. Google’da “Silah nasıl alınır?” aramasında artışı istatistiklere baktığımızda görmek mümkün. Peki, silahlanma ve bu saldırıların, öfkenin altınde ne yatıyor? Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, toplumun içinde bulunduğu ruhsal durumu, tüm ayrıntılarıyla Ben Haber'e değerlendirdi. Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, bazı uzmanlar tarafından söylenen “sosyal şizofreni”nin doğru bir tanımlama olmadığını söyledi. Yaşar, “Sosyal şizofreni tanımlaması insanları etiketleyen bir yaklaşım. Ancak şu da bir gerçek, toplumsal olarak artan bir öfke ve tahammülsüzlük hali var. İnsanlar artık hiç kimseyi tolere etmek istemiyor. “Benim işim görülsün, ben yapayım” diyor. Trafikte yol benim hakkım, ben önce geçerim düşüncesiyle ve aksi bir tepkiyle karşılaştığında hemen fiziksel ya da sözel şiddetle tepki veriyor.” dedi. Toplum olarak yaşanan gerginliğin yanı sıra silahlanmada da bir artış olduğunu söyleyen Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “Silahlanmanın çok farklı çeşitleri var. Bazı meslek gruplarının görevleri gereği silah taşımaları gerekiyor. Ama bunun dışında, yaptığı meslek ile hiçbir alakası olmayan gruplarda bireysel silahlanma artışı var. Silahlanan kişilerin şöyle argümanları oluyor; 'Suç işliyorlar yanına kar kalıyor, yoğun olarak davalar sonuçlanmıyor, adaletin yerini bulmadığını düşünüyoruz, o nedenle kendimizi korumak istiyoruz' şeklinde savunmaları oluyor. Bazı kişilerin caydırıcı, bazılarının da kendini güvende hissetmek için bireysel olarak silahlandığını söyleyebiliriz.” dedi. RUH SAĞLIĞI İÇİN EKONOMİ ÖNEMLİ FAKTÖR Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “İki önemli başlık ortaya çıkıyor; ekonomi ve hukuksal boyut. Ekonominin kötü gittiği dönemlerde, kişiler bir şekilde yaşam derdine girdiklerinde, sıkıntı yaşadıklarında, örnek olarak; “faturaları nasıl ödeyeceğim, çocuğumun okul masraflarını nasıl karşılayacağım, buzdolabını nasıl dolduracağım” derdi tabii ki yaşamla ilgili çok temel ihtiyaçlar. Bütün bunlar yaşamla ilgili kaygılar ve dolayısıyla insanlar mutsuzlaşıyor, daha gergin oluyorlar. Ekonomik kaygılar sadece ülkemize has bir durum değil, açıkças dünya genelinde de bu şekilde diyebilirim. İnsanların daha mutsuz, daha gergin ve tahammülsüz olmasının nedenleri ekonomik kaygı içinde olmalarından kaynaklı olduğunu belirten Yaşar, “Tabii ki silaha sahip olmaları kullanma ihtimallerinde ve potansiyellerinde artışa sebep olabiliyor. Ancak bu da hemen koşup, silah almayı gerektiren bir durum değil.” şeklinde ifade etti. BİREYSELLEŞME KAVRAMLARI ARTTI Pandemiyle birlikte insanların sosyalleşmelerinin büyük ölçüde sabote olduğunu söyleyen  Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “İnsanlar pandemiyle birlikte eve çok kapandılar, arkadaşlarıyla kafalarını dağıtabileceklerken, sinemaya gidip, alışveriş yapıp stresini atacakken bunları yapamaz oldular. Tabii ki o sosyalleşmenin azalmasının getirdiği bireyselleşme var. Pandemi döneminde evlerde çok vakit geçirilince, bilgisayar ve telefon kullanımının artmasından kaynaklı sosyal medyada çok vakit geçirmeler başladı. Sosyal medyada da son yıllarda bireyselliği çok ön plana çıkaran bir akım var. 'Ben önemliyim, sadece sen varsın, senin ihtiyaçların ve taleplerin önemli, sana iyi gelmeyenleri at gitsin, uzaklaş, mesafe koy' şeklinde bu mesajlar veriliyor. İnsanlar hem çevrelerinden uzaklaştılar hem de bireyselleşme mesajlarıyla donandılar. Bütün bu argümanlar yük getirdi ancak pandemi başlı başına zaten bir yük getirdi. Mesela gelen hastaların cümleleri hep şu şekilde başlıyor; 'Hocam benim pandemiye kadar bir sıkıntım yoktu. Pandemiyle beraber eve kapandık, şikayetlerim başladı.' İnsanlar ruhsal anlamda o dönemde ciddi bir sürece girdiler.” dedi. Sosyal şizofreni nedir? İnsan beyninde ortak bir ideal oluşturulmazsa beynin bir bölgesi farklı, diğer bir bölgesi farklı çalışır ve şizofreni ortaya çıkar. Toplumun da bir kısmı farklı, diğer kısmı farklı hedefler peşindeyse o toplumda huzur bozulur ve sosyal şizofreni denilen durum yaşanır.
Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “İnsanların daha mutsuz, daha gergin ve tahammülsüz olmasının nedenleri ekonomik kaygı içinde olmalarından kaynaklı. Faturaları nasıl ödeyeceğim, çocuğumun okul masraflarını nasıl karşılayacağım derdi, yaşamla ilgili kaygılar ve dolayısıyla insanlar mutsuzlaşıyor, daha gergin oluyorlar.” dedi.

ÇİĞDEM ÖZEN/ BEN HABER

Türkiye'de son aylarda art arda haberlerde gördüğümüz silahlı ölümler, dehşet veren boyutlara geldi. En ufak konularda bile adeta öfke patlaması yaşayan toplumda hemen silahına sarılan kesimler bireysel silahlanma ve ruhsatsız silahlara kolay erişimi yeniden tartışmaya açtı.

Google’da “Silah nasıl alınır?” aramasında artışı istatistiklere baktığımızda görmek mümkün. Peki, silahlanma ve bu saldırıların, öfkenin altınde ne yatıyor? Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, toplumun içinde bulunduğu ruhsal durumu, tüm ayrıntılarıyla Ben Haber'e değerlendirdi.

Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, bazı uzmanlar tarafından söylenen “sosyal şizofreni”nin doğru bir tanımlama olmadığını söyledi. Yaşar, “Sosyal şizofreni tanımlaması insanları etiketleyen bir yaklaşım. Ancak şu da bir gerçek, toplumsal olarak artan bir öfke ve tahammülsüzlük hali var. İnsanlar artık hiç kimseyi tolere etmek istemiyor. “Benim işim görülsün, ben yapayım” diyor. Trafikte yol benim hakkım, ben önce geçerim düşüncesiyle ve aksi bir tepkiyle karşılaştığında hemen fiziksel ya da sözel şiddetle tepki veriyor.” dedi.

Toplum olarak yaşanan gerginliğin yanı sıra silahlanmada da bir artış olduğunu söyleyen Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “Silahlanmanın çok farklı çeşitleri var. Bazı meslek gruplarının görevleri gereği silah taşımaları gerekiyor. Ama bunun dışında, yaptığı meslek ile hiçbir alakası olmayan gruplarda bireysel silahlanma artışı var. Silahlanan kişilerin şöyle argümanları oluyor; 'Suç işliyorlar yanına kar kalıyor, yoğun olarak davalar sonuçlanmıyor, adaletin yerini bulmadığını düşünüyoruz, o nedenle kendimizi korumak istiyoruz' şeklinde savunmaları oluyor. Bazı kişilerin caydırıcı, bazılarının da kendini güvende hissetmek için bireysel olarak silahlandığını söyleyebiliriz.” dedi.

RUH SAĞLIĞI İÇİN EKONOMİ ÖNEMLİ FAKTÖR

Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “İki önemli başlık ortaya çıkıyor; ekonomi ve hukuksal boyut. Ekonominin kötü gittiği dönemlerde, kişiler bir şekilde yaşam derdine girdiklerinde, sıkıntı yaşadıklarında, örnek olarak; “faturaları nasıl ödeyeceğim, çocuğumun okul masraflarını nasıl karşılayacağım, buzdolabını nasıl dolduracağım” derdi tabii ki yaşamla ilgili çok temel ihtiyaçlar. Bütün bunlar yaşamla ilgili kaygılar ve dolayısıyla insanlar mutsuzlaşıyor, daha gergin oluyorlar. Ekonomik kaygılar sadece ülkemize has bir durum değil, açıkças dünya genelinde de bu şekilde diyebilirim. İnsanların daha mutsuz, daha gergin ve tahammülsüz olmasının nedenleri ekonomik kaygı içinde olmalarından kaynaklı olduğunu belirten Yaşar, “Tabii ki silaha sahip olmaları kullanma ihtimallerinde ve potansiyellerinde artışa sebep olabiliyor. Ancak bu da hemen koşup, silah almayı gerektiren bir durum değil.” şeklinde ifade etti.

BİREYSELLEŞME KAVRAMLARI ARTTI

Pandemiyle birlikte insanların sosyalleşmelerinin büyük ölçüde sabote olduğunu söyleyen  Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Müge Yaşar, “İnsanlar pandemiyle birlikte eve çok kapandılar, arkadaşlarıyla kafalarını dağıtabileceklerken, sinemaya gidip, alışveriş yapıp stresini atacakken bunları yapamaz oldular. Tabii ki o sosyalleşmenin azalmasının getirdiği bireyselleşme var. Pandemi döneminde evlerde çok vakit geçirilince, bilgisayar ve telefon kullanımının artmasından kaynaklı sosyal medyada çok vakit geçirmeler başladı. Sosyal medyada da son yıllarda bireyselliği çok ön plana çıkaran bir akım var. 'Ben önemliyim, sadece sen varsın, senin ihtiyaçların ve taleplerin önemli, sana iyi gelmeyenleri at gitsin, uzaklaş, mesafe koy' şeklinde bu mesajlar veriliyor. İnsanlar hem çevrelerinden uzaklaştılar hem de bireyselleşme mesajlarıyla donandılar. Bütün bu argümanlar yük getirdi ancak pandemi başlı başına zaten bir yük getirdi. Mesela gelen hastaların cümleleri hep şu şekilde başlıyor; 'Hocam benim pandemiye kadar bir sıkıntım yoktu. Pandemiyle beraber eve kapandık, şikayetlerim başladı.' İnsanlar ruhsal anlamda o dönemde ciddi bir sürece girdiler.” dedi.

Sosyal şizofreni nedir?
İnsan beyninde ortak bir ideal oluşturulmazsa beynin bir bölgesi farklı, diğer bir bölgesi farklı çalışır ve şizofreni ortaya çıkar. Toplumun da bir kısmı farklı, diğer kısmı farklı hedefler peşindeyse o toplumda huzur bozulur ve sosyal şizofreni denilen durum yaşanır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.