İzmir'de 3 ağa!

İzmir İş Dünyası Toplantısı’ndaki davet krizinin yankıları sürüyor. Üç oda başkanını eleştiren Gazeteci Erol Yaraş, “Ben bu üç başkanını üç ağa olarak değerlendiriyorum” dedi.

Abone Ol
Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımıyla gerçekleştirilen İzmir İş Dünyası Toplantısı’ndaki davet krizinin yankıları sürüyor. Üç oda başkanını sert bir dille eleştiren Gazeteci Erol Yaraş, “Ben bu üç başkanı iki ağa ve bir hanım ağa olarak değerlendiriyorum” dedi.
İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda, 10 Eylül 2025 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımıyla 'İzmir İş Dünyası Toplantısı' gerçekleştirildi. Toplantının ardından, “İzmir iş dünyasında davet krizi” haberleri basına yansıdı. Haberde İZTO Başkanı Mahmut Özgener, EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ve İTB Başkanı Işınsu Kestelli, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i ağırladıkları toplantıya İZSİAD Başkanı Hüseyin Cengiz'i ve ESİAD yönetimini davet etmedikleri ortaya çıktı.
Siz, İzmir iş dünyasında yaşanan bu davet krizini ve uygulanan bu yaptırımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu haberlerin sonrasında uzun bir süre bekledim, çünkü bu iddialara karşı tarafın bir cevap verip vermeyeceklerini merak ediyordum.
Ancak gördüm ki, tüm taraflar sessiz kalmayı tercih ettiler. Ben de değerlendirmeme şöyle başlayayım, bu 3 oda başkanını, İzmir'in 3 ağası olarak görüyorum. Ağa erkeklere dendiği için burada Işınsu Kestelli'yi de 'hanım ağa' olarak kabul etmemiz gerekiyor. Bu 3 ağa, odaları kendi özel şirketleri gibi görüp, öyle yönetmeye başladılar. Hatta şöyle bir espri yaparsak; tüketici yasasına aykırı olarak, odaları ve İzmir’i yönetmeyi kendi şirketleri gibi zannettikleri için rekabete kapalı bir şekilde, diğer STK'ları ve odaların başkanlarını kendi başlarına hareket etmekten ve İzmir için bağımsız çalışmalar yapmamaları için gözdağı veriyorlar.
Ender Yorgancılar, Işınsu Kestelli, Mahmut Özgener
“SİZ SAVCI MISINIZ, HAKİM MİSİNİZ? UNUTMAYIN, SADECE SEÇİLMİŞ ODA BAŞKANLARISINIZ!”
Gazeteci Erhan Gülenç, haber sitesinde 5-6 gün önce çok iddialı bir habere yer verdi. Bu habere göre, İZSİAD Başkanı Hüseyin Cengiz ve ESİAD Yönetim Kurulu ile ilgili iddialarda bulundu. Bu iddialara göre, İZSİAD Başkanı bu toplantıya çağrılmama nedeni olarak, kendisi hakkındaki kooperatif davasındaki soruşturmaların gerekçe olduğu, ESİAD’da ise Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu’yu davet edip, yönetim kurulu üyeleri davet edilmiyor. Sebebine bakınca iddiaya göre; bu “iki ağa’’ ve bir “hanım ağa”ya sormadan ESİAD yönetimi, Mehmet Şimşek'i konuşma yapması için İzmir'e davet etmek istemişler. Şimdi soruyorum, İzmir’de bu ‘üç ağa’ya sorulmadan hiçbir kurum kendi başına çalışma yapamayacak mı? Ama onun ötesinde İZSİAD'ın başkanıyla ilgili iddialar daha da vahim… Çünkü İZSİAD Başkanı Cengiz, İzmir’de bir kooperatif yolsuzluğuyla ilgili sıkıntılar yaşıyor. Bu kişi, şu anda yargılanıyor olabilir. Hukukta çok basit bir ana kural vardır; “İnsanlar suçluluğu kanıtlana kadar masum sayılırlar”. Soruyorum, bu üç odanın yönettiği ‘ağalar’, siz kendinizi mahkeme yerine mi koyuyorsunuz da bu başkanı toplantıya davet etmeyerek ‘Biz mahkemeden önce seni mahkum ettik’ mesajını mı veriyorsunuz?
Siz kimsiniz?
Siz İzmir'de üyelerinizin oylarıyla seçilmiş üç tane oda başkanısınız, sizin oturduğunuz o koltuklardan onlarca başkan geçti.
Bu tavrınızla İzmir iş dünyasına nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?
“BİZİM DIŞIMIZDA HAREKET EDERSENİZ, CEZALANDIRILIRSINIZ!”
Ben açıkça söyleyeyim... İZTO Başkanı Özgener, EBSO Başkanı Yorgancılar, İTB Başkanı Kestelli, oturmuşsunuz sac ayağı olarak İZSİAD'ın başkanının cezasını kesiyorsunuz, sonra da ESİAD'ı cezalandırarak, “Bize sormadan hareket ederseniz, işte böyle cezalandırılırsınız” mesajı veriyorsunuz. Bu aba altından sopa göstermek falan değil, düpedüz sopayı insanların kafasına vurmaktır.
Bu davranış biçimi İzmir’in demokrat tavrına hiç yakışmamıştır.
Benim nacizane tavsiyem, bu üç başkana özellikle kendi üyelerinin sıkıntıları, sorunları ve yaşadıkları güçlüklerin çözüm yolu bulmaları doğrultusunda olacaktır. Örnek vermek gerekirse, bugün tarım Türkiye'de çok kötüye gitmektedir, özellikle Ege Bölgesi’nde tarım konusunda çok büyük sıkıntılar var. Fakat bakıyoruz, oda başkanının tarıma yönelik, doğru düzgün ne çözüm yolları, ne bir öneri, ne de projeler duyabiliyoruz. Elbette satır aralarında “laf olsun beri gelsin” misalinden bazen konuşmalar yapıyorlar ama bunlar göz boyamadan öteye gitmiyor.
Bu örnekten yola çıkarak diğer iki odada da aynı yöntemleri görebiliriz.
Bu üç İzmirli başkan, koltuklarında oturmuşlar, kendi koltuklarından Dünyaya ve İzmir'e bambaşka bi şekilde bakmaya çalışıyorlar.
“BU ÜÇ ODA BAŞKANIYLA İZMİR NASIL GELİŞİR?
Son yaşanan bir örnek vereyim. Bu örnekleri fazlalaştırmak da mümkün ancak yakın tarihte Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, İEF (İzmir Enternasyonal Fuarı) için düzenlediği basın toplantısında İzmirli iş adamlarıyla ilgili çok haklı bir sitemde bulundu. Tugay, 100 yıla yaklaşan fuar tarihinde özellikle iş dünyasının kendisine yardımcı olmamasından duyduğu sıkıntıyı dile getirdi.
Ertesi gün İZTO meclis toplantısında Mahmut Özgener, “Bütün üyelerimizin fuara katılmasını istiyoruz” diyerek, adeta Cemil Tugay ile alay eder gibi bir çağrı yaptı. Şimdi Özgener’e Türkçe'deki bir atasözü var; “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde`ye... Fuarın açılmasına 24 saat kala, sen üyelerine bu fuara katılın desen ne olur, katılmayın desen ne olur... Artık iş işten geçmiştir.
Daha sonra Başkan Tugay, sözlerine açıklık getirerek, destek bekledikleri birçok kuruluşun telefonlarına bile çıkmadığını söyledi.
Şimdi biz, bu tavırdaki üç odanın önderliğinde İzmir'in gelişmesini mi bekleyeceğiz? Bu kafayla daha çok bekleriz! Bu sıkıntıları turizm alanında, sanayi ve ihracat alanı dahil bir çok konuda konuşabiliriz.
“KOLTUĞUN NİMETLERİNİ KAYBETMEK İSTEMİYORLAR”
Yakın çevremde yaptığım konuşmalarda ve bu üç çatı örgütünün de üyelerin çoğunluğunun, şu andaki kendi yönetimlerinden memnun olmadıklarını çok net gördüm. Eğer bu üç ‘ağa başkan’ da, kendileri hakkında ne düşünüldüğünü bilmek istiyorlarsa, İzmir'deki üyeleri arasında tarafsız bir anket yaptırarak, kendilerine dair görüşlerini merak ediyorlarsa öğrenebilirler.
Zaten Ender Yorgancılar, girdiği son seçimde bir daha aday olmayacağını açıklamıştı. Ama görüyoruz ki, oturduğu koltuğun getirdiği prestij, protokol ve buna benzer artılardan dolayı Yorgancılar’ın “Üzerimde çok baskı var, bir dönem daha aday olmamı istiyorlar, ne yapacağımı bilmiyorum” şeklindeki sözlerini yakınlarıyla paylaştığını duyuyoruz.
Başkan sen öyle çok isteniyor falan değilsin. Senin tüm endişen o koltuğun tatlı nimetleri kaybetmek istemiyorsun. Yorgancılar dışında da son seçime giren diğer iki başkandan bir tanesi de “bu dönem benim için son” demişti. Hangisi olduğunu şimdi açıklamayacağım ama kulağıma gelenlere göre, bir dönem daha devam etmelisin baskıları varmış…
Fakat bu başkan hakkını yemeyeyim, “Ben söz verdim, bu benim son dönemim demiştim. Şimdi ben bu lafımı yutamam” gibi kendisine tekrar aday ol diyenlere cevap veriyor.
İzmir'deki bu üç başkanın bir araya gelerek, birçok konuda ortak kararlar alması, ortak yaptırımlar uygulaması, ilk başta İzmir’in çok iyi yararına gözükmüş olsa da artık zarar vermeye başlamıştır.
Konuyu şöyle toparlayalım, bu odaları temsil eden başkanlar kolay kolay yan yana gelmezdi. Hatta birbirlerini protesto ederlerdi. Bu üç başkanın 6-7 yıl önce kurdukları dostluk diyaloğu ve işbirlikleri İzmir için güzel sonuçlar verdi. Ama artık görülüyor ki, aynı taht kavgalarında olduğu gibi aradan geçen süre içinde, bu beraberlik başka düşüncelere doğru evrildi. Şu anda bu üç başkanın tavırları İzmir'e ve İzmirli iş adamlarına da zarar vermeye başlamıştır.
Önümüzdeki günlerde bu konuları konuşmaya devam edeceğiz.
İnşallah ‘ağalar’ kendilerine çekidüzen verirler.