BEN HABER - İZMİR'in Seferihisar açıklarındaki 6.6 büyüklüğündeki depremin 5'inci yıl dönümünde acılar hala ilk günkü gibi yerini korurken, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 30 Ekim Depremi’nin beşinci yılında yaptığı açıklamada, kentin hâlâ güvenli bir yapılaşma düzeyine ulaşamadığını vurguladı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Bengi Atak, yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı:
“2020’de yaşadığımız yıkıcı depremin ardından ilk dönemde ciddi bir hareketlilik vardı; fakat zaman geçtikçe süreç yavaşladı, hatta unutulmaya başlandı. Bornova ve Bayraklı ilçelerinde yapı stoğu envanter çalışmaları başlatıldı. Odamızın İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı protokol çerçevesinde, bu iki ilçedeki yaklaşık 100 bin binanın risk taramasını tamamladık ve sonuçları belediyelere teslim ettik. Elde ettiğimiz veriler doğrultusunda öncelikli binalar için güçlendirme ve kentsel dönüşüm talepleri iletildi. Sonrasında Büyükşehir Belediye Meclisi, Karşıyaka’yı da kapsama alanına dahil etti. Burada yaklaşık 20 bin binanın taranması hedefleniyor ve saha çalışmaları devam ediyor. ODTÜ’den akademisyenlerle birlikte teknik iş birliği yürütüyoruz. Sahadayız, üretmeye devam ediyoruz; ancak beş yıl içinde çok daha somut ilerlemeler görmek isterdik. Özellikle bazı mahallelerde dönüşümün başlaması gerekiyordu. Fakat ekonomik kısıtlar süreci yavaşlatıyor. Buna rağmen, her geçen gün bize depremin varlığını yeniden hatırlatıyor. Vatandaşların bireysel çabalarıyla binalarını denetletmeleri ise hem bilgi eksikliği hem de maddi yetersizlikler nedeniyle neredeyse imkânsız.”
"YENİ BİNALARI KUSURSUZ YAPMAK ZORUNDAYIZ"
İzmir’in yapı stoğunun acilen tamamlanması gereken bir çalışma olduğunu belirten Atak, “Bizi öldüren deprem değil, dayanıksız binalar. Yapı stoğu envanterinin ve önceliklendirme çalışmalarının bitirilmesi yaşamsal önemde; çünkü bu veriler, hem kaynakların doğru yönlendirilmesini hem de olası bir afet anında uygulanacak eylem planlarının hazırlanmasını kolaylaştırıyor. Deprem anında hangi mahallelerin, hangi sokakların öncelikli olduğu; toplanma alanlarının nerelerde bulunduğu net biçimde belirlenmeli. Altyapı zafiyetleri de bu çalışmalarla ortaya konulmalı. Yeni yapılarda tüm süreçlerin şeffaf, ciddi ve denetlenebilir şekilde yürütülmesi gerekiyor. ‘Her şantiyeye bir şef’ kampanyasının sonuçlandırılması bu açıdan büyük önem taşıyor. Denetim mekanizmaları mutlaka kamu eliyle yürütülmeli; denetçilerin bağımsızlığı ve yetkileri güvence altına alınmalı. Aksi hâlde çıkar ilişkileri teknik denetimi zayıflatıyor, güvenli yapım sürecini baltalıyor. Bugün büyük mühendislik projelerinde gösterilen hassasiyet, konut üretiminde de zorunlu hale getirilmeli. İmar yönetmeliği, şantiye şefliği yasası ve deprem yönetmeliği ivedilikle güncellenip uygulamaya sokulmalı. Çünkü her yeni inşaat, eğer doğru yapılmazsa, mevcut yapı stoğuna eklenen yeni bir risk anlamına geliyor. Eski binaları dönüştürmek güç; bu nedenle yenilerini kusursuz üretmek zorundayız.” ifadelerini kullandı.
Oda tarafından, tüm kurumlar sorumluluk almaya davet edilerek şu öneriler sıralandı:
- Ülkemizde başta kamu kurumları, hastaneler, üniversiteler, eğitim kurumları olmak üzere tüm yapı stokunun mevcut durumunun hızlı değerlendirilmesi yapılmalı ve bu bilgi şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- Özellikle bilim insanları tarafından öncelik taşıdığı ifade edilen konutların güçlendirilmesi/ yenilenmesine ilişkin teşvik edici, kolaylaştırıcı destek adımları atılmalıdır.
- Sağlıklı bir çevrede, güvenli yapılarda yaşam hakkını önceleyen bir bakışla kamu gücünü ortaya koyan “acil eylem planları” hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
- Periyodik yapı kontrolleri ile yapı güvenliği ve denetimi, asansör ve taşıtlarda olduğu gibi zorunlu ve düzenli hale getirilmelidir.
- İmar affı ve istisnai uygulamalar tamamen kaldırılmalı; hiçbir yapı keyfi uygulamalarla güvenlik riski altında bırakılmamalıdır.
- İnşaatlarda çalışan ustalara yönelik düzenlenen eğitimler kâğıt üzerinde kalmamalı, aldıkları sorumlulukların bilincinde olduklarını ifade eden belgeler düzenlenerek imzalamaları ile garanti altına alınmalıdır.
- Yerel yönetimlerde betonarme projelerini kontrol eden ve onaylayan personelin sadece ve mutlaka konusunda yetkin inşaat mühendisi olması sağlanmalıdır. Bir yapı için düzenlenen yapı kullanım izin belgelerinin ciddiyetinin sadece üzerinde bulunan imzalardan kaynaklanmadığı bilinmelidir.
- Müteahhitlik yasası ciddiyetle ele alınmalı, yapı üretim süreçlerinde ilgili meslek disiplinlerindeki uzmanlar söz sahibi olacak yetkilerle donatılmalı, bu konuda iş deneyimi olmayan firma ve kişilere müteahhitlik yetki belgesi verilmemelidir.